TALİP ERCAN KÖŞE YAZILARI

NE OLACAK BU BEYKOZ'UN HALİ?

Bu yaşıma geldim, iki takım için söylenen ağızlara sakız olan bir cümle idi bu...Birinci muhatabı Fenerbahçe idi.."Ne olacak bu Fener'in hali?" derken bir de peşinden "Ne olacak bu Beykoz'un hali?" cümlesi gelirdi. İşin Fener, Cimbom, Beşiktaş, Trabzon kısmı beni ilgilendirmez de Beykoz kısmı her zaman dikkatimi çekmiştir...2011-12 sezonu tamamlandı. Beykoz 1908 A.Ş.Takımında 3 sezonluk düşüş nihayet durdu, ancak ağızların duracağı yok!!! neticede burası Beykoz, emekliler diyarı, işi-gücü olmayan da bir hayli fazla..varsa yoksa "Ne olacak Beykoz'un hali?" cümleli sorular ne biter ne de kesilir.


Eee, bizde aşofmanlarımız giyip en uzak mesafeden en kısa mesafeye Beykoz'u turlayan bir kişi olarak,inanın "Paşabahçe-Beykoz" arasındaki rutin yürüyüşlerimde hep bu sorunun ve beraberinde gelen diğer soruların muhatabı olmaktayım.Diğer sorular derken zirvede"Zeki Aksu bırakacak mı?" sorusu var, ardından "Yok mu yönetime talip bir kişi?" sorulu cümle gelmekte.


Sıcaklar iyiden iyiye vurmaya başlayınca "Ne olacak bu Beykoz'un hali?" sorususu daha da hararetli sorulmaya devam edecek...haa bu arada Beykozspor'u ben ya da bizler kurtarırız diye konuşup bazı çalışmalar içerisine girenler de yok değil...adı lazım değil birisi yolumu çevirip dedi ki ,"Bu kez iş tamam çok geniş kapsamlı bir oluşum söz konusu, Bu kez Zeki Aksu'yu indireceğiz!!!"


Vallahi Dostlar ben Beykoz Spor Kulübü Derneğinin üyesi değilim ki, indirip bindirmelerinize katkı sunayım. Hem bu Kavacık-Tokatköy Minübüsü mü? Üsküdar-Beykoz Otobüsü mü inip biniyor, binip iniyorsunuz..hatırlayan var mı bilmem, ben geçen seneki Ocak Kongresi öncesinde Beykoz Spor Kulübü Üyeliğimi düşürdüm!!! 20 yıllık üyelik geçmişimi bir anda silip attım...insanların ikiyüzlülüğüne karşı, yalakalıklara karşı, dedikoducu fitneci ağızlarına karşı...bir söylentiye göre ben düşürmese idim birileri düşürecekmiş!!!

O zamanlar çok yazdım, çizdim Nasrettin Hoca misali, arkama dönüp baktım ki kimsecikler yok...şimdi indirip bindirenler bana gaz vermekte "Bak bu kez kesin gidecek?" ...giden gider kalan sağlar bizim olur.


 

Bakın benim Zeki Aksu ile aramın açıldığı ifadem " Sen Beykoz hastasısın, bizler ise Beykoz sevdalısı" cümlem ile başladı. Neyse hastalık da bize özgü,sevda da...


Sanal Alemde yayınlanan Beykoz 100.Yıl Belgeselinde ne demiştim ben "Beykoz'un geleceği hiç de iyi değil" Beykozspor'un geleceği konusunda konunun muhatapları yani Beykoz Spor Kulübü Başkanı Zeki Aksu ile Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek aynı ortamda buluşup karşılıklı içlerini dökmeden, eleştirilerini yapmadan, kızgınlıklarını bitirmeden ne Zeki Aksu gider ne de birileri gelip ondan Kulüp Yönetimini alabilir...


Ben 2011 Ocak'ta pes ettim dostlar...elimden geldiğince futbolcu kardeşlerime destek olmaya çalıştım...elimden gelen neydi en basitinden fotoğraflama yapıp onlarla paylaşmak,maç haberlerini geniş olarak yazıp çizip web siteler ile her yer ile paylaşmak...futbolcu kardeşlerimin hepsinde bizden izler taşıyan Beykoz formalı resimler var...keşke milyarlarım olsa da onlara aktarıp paylaşabilse idim...sarı-siyahlı formayı ligden bir kez daha düşürmemek için müthiş bir efor sarf ettiler...hepsinin alınlarından öpüyorum...


Allahtan sıkıntılı anlarımda bana moral veren bir Beykozspor Arşivim var...1979-80 sezonundan başlayan paha biçemeyeceğim bir arşiv...ne zaman canım sıkılsa ona sığınırım...kah 1980'li yıllara yani çocukluk dönemindeki maçlara, kah 1990'lı yılllara gençlik dönemimdeki yıllara ait sayfalaraı çeviririm...Kaleci Cihat'ı,Kaleci Turan ve Yalçın'ı, Kavaklı Mehmet Demirtaş'ı, Davutpaşa'lı Süleyman'ı,Akbaba'lı Ahmet'i,Kaptan Ertun Acarsoy'u, Kaptan Metin Uslu'yu,Kaptan Dursun Karabacak'ı, Haydar Dede'yi, Naim'i, Santrafor Erdal'ı, Kaptan Erdal Özşan'ı, Cihan'ı,Santrafor Levent'i,Adnan Numanoviç'i, Solaçık Talat'ı,Rambo Hasan'ı ve efsane Günay Haznedaroğlu'nu hatırlarım...tribünlerden Sarı Yalçın'ı, Aga Mustafa'yı, Rahmetli Deve Selim'i, rahmetli Donsuz Kemal'i,Tabutçu Musa'yı, Nevzat'ı, Bankacı İskender Abiyi, Rahmetli Hasan Albayrak'ı anımsayıp kendime gelirim...


Beykoz Meydanındaki Ulu Çınar'a astığım maç duyuruları ve maç ardındaki yazılarımı anımsarım,evde sabaha kadar abi-kardeş yarınki maçta atacağımız konferti niyetine kestiğimiz gazete kağıtlarını hatırlarım,Rahmetli Yönetici Ulvi Gözümoğlu ile bir gece yarısı operasyonu ile 3 kuruş kar edeceğimiz için gizlice Gerede Greenpark Otel odasına yığdığımız sodaları-içme sularını anımsarım...yıllarca evimdeki en çok sevdiğim elbiseme bile onun kadar değer vermediğim Beykozspor flamalarını maç sonunda herkes evinin, kahvehanelerin yolunu tutmuş iken en düzenli-tertipli katlayıp staddaki depoya kaldırdığım günleri hatırlarım...


Astığım flamaları bir Darıca deplasmanında koparıp atmaya yeltenen rakip takım futbolcularına 100 metre depar atıp dalışmı hatırlarım...rahmetli Hasan Albayrak'ın Dükkanının önünde maç yazısını yazıp asacağı dakikaları beklediğim anları anımsarım...Beykoz-Yeşilbağlar Amatör maçında tribünde Allah ne verdi ise yumruğunu-tekmesini konuşturanları anımsarım...taş atmanın ayıp sayıldığı bilek gücünün hakim olduğu günleri hatırlarım...


İnanın son 5-10 seneye ait şampiyonluk maçı da dahil hiçbirşeyi hatırlamak içimden gelmiyor...ikiyüzlülüklerin, adam kayırmanın, sahte delikanlıkların,menfaatlenmelerin hiçbirini hatırlamak içimden gelmiyor...bir adam tüm Beykoz'da konuşulmayı başarıyor ise, bu kadar saldırılara,hakaretlere,tehditlere karşı koyabiliyor ise diyecek bir cümle var mı ki ortada...

Sahi "Ne olacak bu Beykoz!un hali?" ( 11.Mayıs 2012/Cuma)

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Ağlatıyor beni acı gerçekler

Bilen bilir bilmeyen öğrenmiş olsun biz ekmeğimiz çok farklı bir sektörden kazanmakta olan bir kişiyiz. Bu güne değin iş hayatımla özel hayatımı bir birinden tamamen ayırmayı başarmış olduğumu, hatta pek çok arkadaşımızın bile çalıştığımız yeri bilmediğini söyleyebilirim. İşyerimizden yıllık izin hakkımızın 35 gününü de kar yağışlarının devam ettiği günlerde başlattık, ilkbahar sıcakları ile neticelendirdik. Bu süre zarfında ilçe sokaklarını hem gezip durduk, hem de toplamda kilometrelerce tutacak derecede yürüyüşümüzü, sporumuzu yapmış olduk. Bir birinden ilginç olaylara da şahit olmadık değil. Saçımız sakalımız erkenden ağardığı için bizi emekli olmuş sana bazı dostlarımız koşturup durduğumuz görünce bizi okey maslarına 4.yapma için de öneride bulunmadı değil. Tabii ki bizim kahvehanelerle, meyhanelerle işimiz olmadığı için nazikçe teklifleri geri çevirdik.
Bu güne kadarki köşe yazılarımda Beykoz’u çok gezen bir kişi edası ile rastladıklarımı yazmakta idim eee vaktimizde bu kez bol hele 35 gün olunca daha da bir dikkat kesildik Beykoz’umuza ve insanlarına. Beykoz’da yaşayanları azalta azalta 3 grupta toplamayı başardım. Birincisi ilçedeki emekliler ki büyük bir çoğunluk, Beykoz’u sevmekte, Beykoz’a ait olaylara yorumlama yapabilmekte ve günlük siyasetin içine kolayca dahi olabilen kesim. İkincisi Beykoz’da yaşayıp yaşadığı ilçenin güzelliklerinin farkına varmayan kesim ki bunların çoğu sabah akşam kahvehanelerde pineklemekte, ya da hayata boş vermiş gözlerle bakmakta. Bu gruba dahil bazıları ise başkalarından otlamaya bayılmakta, gerek sigara, gerekse para taleplerinin ardı arkası kesilmemekte.
SABAHIN KÖRÜNDE İŞE ÇIKIP GECE YARISI DÖNENLER
Gelelim 3.gruba, buna dahil olan Beykozlular geçim derdinden, ekmeklerini ilçe dışında hatta çok uzak ilçelerdeki işlerden temin ettikleri için Beykoz onlar için haftada 1 gün izin geçirilen bir yer…ilçede olan bitenden haberdar olmadıkları için de ilgisiz görünenler. Bu grup ta kendi içinde birkaç bölüme ayrılmakta. Ne acıdır ki hayat pahalılığı nedeni ile 2 işte birden çalışıp sabahın köründe çıktıkları evlerine gece yarılarına doğru gelip bu işi yıllardır devam ettiren insanlar çocuklarının nasıl çabuk büyüdüğünü söyleyip durmakta. Aslında büyüme anlarında onların yanında olamadığından, akşam vakti yorgun argın döndükleri evlerinde aileleri ile 1 bir buçuk saat anca vakit geçirebildiklerinden bu acı tablo onlar için söz konusu.
Beykoz’da bu üç grup dışında tabiri caizse bir de tuzu kuru takımı var. Bunların bir gözü siyasete göz kırpmakta iken, diğer gözleri ise bunun en sağlam dayanağı olarak niteledikleri bir Sivil Toplum Kuruluşundadır. Aralarında mütevazi olanı olduğu kadar, ben olmadan Beykoz’da hayat mı olur, heyecan, hareket mi olurdu dercesine etraflarına çaka satanları da bulunmakta. Onlar her devrin adamıdırlar yeter ki onlara saygı gösterenler, makamlarına değer verenler olsun. İşin tuhafı her yere yetecek zamanları fazlası ile vardır, bir günün akşamında falan derneğin etkinliğinde iken bakmışsınız yarın sabah başka bir yerin düzenlediği kahvaltıda başköşeye kurulmuşlardır.
Ne garip tezat, ne acı bir tablo değil mi dostlar, birisi çalışmaktan ailesine günde 1-2 saat bile ayırmakta zorlanırken, diğerleri ise onca faaliyete katıldığından bolca vakti var ki ailelerine zaman ayıramamakta!. Ben de yaş kemale ermeye başladığından olsa gerek Beykoz’da yazıp çizen bir şahsiyet olarak elimi ayağımız etkinliklerden, toplantılardan, yemeklerden çekmeye başladım. Haa haber yapmıyor muyum, şu 1 aylık sürede dahi Dost Beykoz adına belki 20 tane özel habere imza attım. İnanın Beykoz’da yazılacak çizilecek o kadar çok konu var ki…
ABİ SENİN OĞLUN ÖLMENİ BEKLİYOR!
Gelelim son saptamalarıma Beykoz’da bir kesim daha var ki onlar aile büyüklerinin vefat etmelerini beklemekte! acı bir tespit de olsa maalesef doğru ve gerçek. Bu kategoriye giren insanlar 70 ve 80’e merdiven dayamış, zamanında canını dişine takıp çalışıp birkaç kat dikip çocuklarının gelecekleri için onlara bir şeyler bırakabilmek için çalışıp-didinen aile büyükleri vefat etsin ki mallardan bazılarını satalım, sermaye yapalım! Yoksa bu devirde bir işe girip çalışıp 35 sene sonra emekli olmak bize yaramaz, zor gelir niyetindeler. Bakın geçenlerde bir dost sohbetinde Beykoz’un hali ne olacak diye konuşurken, karşımdaki muhatabıma-Abi senin oğlun senin ölmeni bekliyor- dedim! karşımdaki bir hiddetlendi ki sormayın gitsin. Eyvah dedim samimiyete binaen fazla mı yüklendik derken abimiz ne cevap verdi biliyor musunuz-Sen ne diyorsun kardeşim oğlum benim ölmemi isteyecek son kişidir. Çünkü ona bu yaşında dahi ben bakıyorum, işi gücü yok ki,gezip-tozup durmakta!- buyurun gelin buradan yakın. Sevgili dostlar gerçekler acı, hatta neydi bu yazımızın başlığı? Bir şarkı sözü mü idi! Evet, -Ağlatıyor beni acı gerçekler….- Yüce Allah sonumuzu hayreyleye. (NİSAN 2012-DOST BEYKOZ)

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
DALDAN DALA !

Bu sayıda değişik konulara değinip daldan dala konacağız. İlk paragrafı Beykozspor ile açıyoruz, kim ne derse desin Beykozspor’un gündemde olmadığı bir Beykoz gerçeği çok yavan kalacaktır. Ancak hali hazırdaki durum hiç de iç açıcı değil. En son olarak takımın eski unutulmaz oyuncuları 1908 A.Ş.Yönetimine dâhil edilerek, zor günlerdeki çıkış noktası için yön tayin edici konumda değerlendirildiler...
YAZININ DEVAMI İÇİN :
http://www.dostbeykoz.com/makale.asp?icerikID=10216&b=Bu Beykoz’da yaşamak zor dostlar!
HABER1908-KÖŞE YAZILARI

MAÇIN ARDINDAN BEYKOZ

Beykozspor benim için her ne şartta olursa olsun gerçekten de önemli...en azından tribünlerde haftalardır, aylardır görmediğim dostlar ile bir-iki kelime bile konuşabilmek moral-motivasyonumu etkilemekte. Bu kulüp için halen birkaç milyarlık ödeme cezam da var, ve ödemekteyim.Ne diyelim Yönetici sıfatı ile medyaya aracılığım ile haber iletip sonradan inkar edenler, beni bu cezaya mahkum edenler utansın.

Her ne kadar içimde fırtınalar esse, yaşadığım sıkıntılara isyan edesim gelse de, Beykoz'un galibiyeti ile hele ki bu galibiyet son saniyed gelmiş ise mutlu olmamak elde mi...maçın ilk yarısında saha içinde idim, sizler için en iyi fotoğrafları yakalama düşüncesindeydim. Maç yazım işi ise Abimiz M.Abdullah Ercan'da idi ve onun yanında da bizim 11 yaşındaki stajerimiz ! oğlum Erdem Ercan. Kendi açımdan maçı kurtaran fotoğrafları çekince ikinci yarıda tribünlerde idim.

Fazla derie inmeden yaşanan maddi-manevi sıkıntılara rağmen alınan galibiyetin ardından bazı eleştiriler de, övgülerde objektiflik açısından gelmeli. Mesela tribüne çıktığımda herkeste çift santrforun aynı konumda olmasına yönelik eleştiri vardı. Hatta M.Abdullah Ercan'ın biraz önce gönderdiği ve eklenen köşe yazısında da aynı konuma dikkat kesilmiş. Tabii bunu hafta içi Gökhan Hocaya soracağız, bizler ilk iç saha maçında fazla eleştirici olmamlıyız. Takımı en iyi tanıyan isim Gökhan Hoca. Alternatifler bulunabilirmiydi? yedek sıralarında oyuna etki edecek oyuncular var mıydı? bunları soracağız.

Tabii ki taktiksel, yerleşim planı, oyun anlayışı noktaları tartışılabilir ancak tartışma götürmez bir konu futbolcu kardeşlerimizin sorumluluğun farkında olması, son gücüne kadar başarılı olur ya da olmaz enerjilerini sahaya yansıtmaları.Hatalar ileriki haftalarda ortadan kalkar, zaten kadroda geçen sezondan birçok tecrübeli ism var.

Ben ayrı bir paragraf da taraftarlara açmak isterim. Biz taraftar grubunun maça ne derece etkide bulunacağını, bunun küfürsüz-hakaretsiz nasıl yapılabileceğini fazlası ile ıspatladılar. Maça saatler kala İnternet ortamında-Facebook üzerinden üstümze düşen maça çağrıları fazlası ile yaptık. Birkaç sene önce yakalanan şampiyonluk sevinci yaşanan sezon dışında ilk kez bu kadar coşkulu bir taraftar grubu vardı. Yağmur, hem de sağanak yağmur altında giysilerinin üstünü çıkarıp destek olan, son saniyeye kadar destek olan Boğazın Yargıçlarının galibiyetteki payı büyük. Başta Grup Lideri Turgay Gençdoğan olmak üzere herkesi gönülden kutluyorum. Aynen devam diyorum...

HABER1908-Talip ERCAN (10 EKİM.2011.PAZARTESİ)

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX